Orda bir Gazinomuz, Toprağımız, parselimiz, Çay bahçemiz, otelimiz, motelimiz, bakkal dükkânımız, sokağımız, çocuk oyun bahçemiz, çarpışan arabamız, seramız, çiçeğimiz, ağaçlarımız, anılarımız, küçüklüğümüz, çocukluğumuz var yakında. Gitsekte Gelsekte tapularını iptal ediyorlar. Birileri rapor tutmuş, birileri lobi olmuş, Birileri dava açmış, birileri tazminattan nasipleneyim diye göbek atmış. Neticede hokus okus pokus bizim tapular yokus. Bütün haklarımız Kıyım kıyım kıyı olmuşmuş.
Antalya’da, İstanbul da, Arabistan çöllerinde, Rusya da, Avrupa da, Afrika’da vb ülkemizin ve dünyanın her tarafında gurbet ellerde sürünerek kazandığımız birkaç kuruşla ev-bark, işyeri vb yaptık. Ama “iyi sıhhatte olsunlar” karar vermiş tapulu, izinli, ruhsatlı evimiz sahilmiş.bu davanın yeni baştan görülmesi veya Kıyı Kenar Çizgisinin yeni baştan çizilmesi gerekiyor. Mağduriyete neden olan yeni tespit edilen sözde Kıyı Kenar Çizgisi ( KKÇ) nasıl daha çok vatandaşın tapusunu iptal ederim? Nasıl daha çok vatandaşın evi, barkı, işyerini yıkarım? Şeklinde haksızca ve gereksiz yere çok geniş tutulmuştur. Yargı, yürütme ve yasama erklerinde en zayıf olan biz farklılar; “Vur başına al ağzındaki lokmayı” denilen, sesiz, sahipsiz zavallı ötekileriz. Bürokraside, güvenlik güçlerinde, ekonomide vb hiçbir yerde var olmasına izin verilmeyen ülkemizin dışlanan, öteki, farklı olanıyız. Bizim sorunlarımıza, derdimize, yaralarımıza merhem olunmasını hep bekledik. Olmadı? Siyasilerimiz, derneklerimiz, partilerimiz, aydınlarımız, hareket ve platformlarımız çok yüksek ve mühüm sorunlarla meşgul oluyorlar maşallah! Bizim gibi zavallıların Popülaritesi olmayan ve düşük düzeyli sorunları ile meşgul olmaya zaman ayıramazlar efendim! Samandağ ilçemiz, Hatay ilimiz ve Türkiye ülkemiz Zübükgillerden çektiğini hiçbir şeyden çekmedi! Sorunlarımız ve mağduriyetlerimiz birikerek artıyor.Türkiyenn de altında imzasının bulunduğu uluslararası sözleşmelerde etnik kökeni, inancı, rengi, cinsiyeti ve ait olduğu toplumsal sınıf ne olursa olsun tüm insanların eşit olduğu ifade edilir. Ancak durumun gerçekte böyle olmadığı herkesçe bilinir. Türkiye, dünyada insan hakları ihlallerinin ve farklılıklarından dolayı dışlanan, ötekileştirilen insanların en yoğun olduğu ülkelerin başında geliyor. Hatta bu ülkede ayrımcılık öyle içselleştirilmiş durumda ki; hiçbir farklılık gözetmeden toplumun tüm kesimlerinin haklarını savunması gereken bakanlar, milletvekilleri alenen ayrımcı bir duruşu ima eden açıklamalarda bulunabiliyor. Günümüz çağdaş demokrasilerde ırk, inanç, renk vb ayrımların yapılmayacağı var sayılır. Demokrasilerde eşit yurttaşlık sonuna kadar geçerlidir. Gelişmemiş ülkelerde sözde bütün yurttaşlar eşittir ama bazı vatandaşlar daha çok eşit ve bazı yurttaşlar ise daha az eşittir. Tapularımızın iptal nedeninin ayrımcılıktır. vatandaşı mülksüzleştirmesine izin vermeyelim. Hiçbir kesimi, kimseyi suçlama derdimiz yok. Biz bağcı dövmek değil, haklarımızın geri verilmesini talep ediyoruz. Ülkemizdeki bu ayrımcı anlayış kişilerle ilgili değildir. "Ayrımcılıkla ilgili sorunların giderilmesi için neler yapılmalı?" gibi sorulara cevaplar aramalıyız. Aslında herkes bir diğerinin ötekisidir ve bu doğal bir şeydir. Ama siz inancından, kimliğinden, cinsiyetinden ötürü size benzemeyeni, sizden farklı olanı, kendinizin dışında tutarsanız ötekileştirme sürecini başlatır ve bu insanlara karşı ayrımcılık yapmaya başlarsınız. Ayrımcı anlayışın vatandaşlarda ve bütün ülkede yaptığı tahribatı tamir etme zamanı geldi. Ayrımcılığı engellemenin tek yolu kendimizden farklı olanı anlamaya, algılamaya çalışmak ve empati kurmak. Biz kendimizi tanımlayalım. Türkiye cumhuriyeti vatandaşıyız. Kendimizi eksik değil tam ve eşit vatandaş olarak görüyoruz. Ülkemizin bayrağı, sınırı vb bütün ortak değerleri bizimdir. Vergi, Askerlik vb bütün yükümlülükleri eksiksiz yerine getiriyoruz. Bu memleket, bu ülke bizim olarak bakıyoruz ve seviyoruz. Sevdiğimiz için var gücümüzle demokrasi, özgürlük ve eşitlik mücadelesi veriyoruz. Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sahip olduğu haklara sonuna kadar eksiksiz sahip olduğumuza inanıyor ve öyle yaşamaya çalışıyoruz. Babamızdan bize miras kalan mal- mülk bizim kalmalı. Emeğimiz ile kazandığımız helal para ile satın aldığımız Mal- mülk-ev-bark bizim kalmalı.se inancından ve etnik yapısından dolayı ayrımcılığa uğramamalıdır. Ülkemizin birçok bölgesinde denize sıfır villalar var. Hatta denizi doldurup inşaat yapanlar var. Fakat Samandağ ilçesinde Kıyı Kenar içinde olmayan evleri yeni çizimle! Kıyı Kenar Çizgisi içine alınması ayrımcılıktır. Teknolojinin, iletişimin, bilgi akışının anlık geliştiği ve aktarıldığı günümüzde hiçbir mağduriyet hiçbir uyanıklıkla- kurnazlıkla geçiştirilemez ve olduğu gibi kalmaz. Ama her şeye rağmen Ülkemiz Türkiye’ye sonuna kadar sadık yurttaşlar olarak mağduriyetlerimizi olduğu yerde çözmeye özen gösteriyoruz. Ülke olarak kendi sorunlarımızı çözebilecek olgunluğa eriştiğimize inanıyor ve öyle davranıyoruz. Biz ülkemiz Türkiye’yi, bizi mağdur edenlerden daha çok sevdiğimize inanıyoruz. Ülkemizde eşitlik, demokrasi, özgürlük, “çağdaş uygarlık seviyesine” ulaşma mücadelesin de yer almaya devam edeceğiz. Can ve mal güvencesi altında, eşitçe ve özgürce yaşam bütün Türkiyelilerin hakkıdır. Ülkesinin ortak değerlerini herkesten daha çok sahiplenen yurttaşları, önyargılı yaklaşımlarla mağdur etmemek gerektiğine inanıyoruz. Kenar çizgisi; vatandaşın siyasi görüşü, etnik yapısı veya inancına göre belirlenen bir şey değildir. Bütün dünyada sabit ve en zor değişen Kıyı, Samandağ ilçesinde “Tenis” topu gibi mübarek. Hatay’ın Samandağ ilçesinde “Kıyı Kenar Çizgisinin” doğa hakları ve insan hakları dengesi gözetilerek, yurttaşları mağdur etmeyecek şekilde, hakkaniyetli ve makul genişlikte yeniden tespit edilmesini talep ediyoruz. Kıyı Kenar Çizgisi Tespiti yapılırken soyut değil somut verilerle hareket edilmesini önemsiyoruz. Tapularımızın iptal edilmesine neden olan “KKÇ” tespit Komisyonu’nun teşekkülünde, çalışma şeklinde ve kararların alınışı ile ilgili esaslar aşılmıştır. Kıyı Çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sığlık, bataklık vb doğa sınırı tespit edilirken soyut karar alınmıştır. Samandağ ilçesi, insandan arındırılmış bir “Doğal Yaşam Parkı” değildir. “KKÇ” ve “Kıyı” tespiti vb çevre çalışmaları; insanı dışlayan değil, insanı dâhil ederse başarılı olur. İnsanları mülksüzleştirmeye mahkûm eden, insana düşman ve ayrımcı çevrecilik başarılı olmaz. Samandağ ilçesinde sahil tespit edilirken İnsan, vatandaş, özel mülk, emek, el emeği, göz nuru, merhamet, insaniyet, hakkaniyete hiç yer verilmemiş ve çözümün sınırı tespit edilmemiştir. Objektif olmamıştır. KKÇ, Kıyı, sahil şeridi vb rekor kıracak şekilde geniş tutularak insanların 50 yıllık meskûn tapulu evleri kıyı olarak tespit edilmiştir? Yeni Tespit edilen sözde Kıyı Kenar Çizgisi geçersiz sayılmalıdır. Mağduriyetlerimizin giderilmesini tapularımızın ve her türlü kazanılmış haklarımızın iadesini talep ediyorum. Mağdur ettiğiniz insanların Doğayı, İnsanı ve Türkiye’yi en az sizin kadar sevdiğini hiç aklınızdan çıkarmayınız.
KIYI KENAR ÇİZGİSİ MAĞDURLARINDAN