24 Kasım Öğretmenler Günü saat:09.30da İl Milli Eğitim Müdürü Osman ŞİMŞEK tarafından Cumhuriyet Alanında Atatürk Anıtına çelenk koyma töreni ile başladı.
İl Kültür Merkezindeki Resim Sergisinin açılışına müteakip İl Kültür Merkezi Salonunda Saygı Duruşu ve İstiklal Marşının söylenmesinin ardından, mesleğe yeni başlayan öğretmenler adına Mehmet YOLCU ve emekli öğretmenler adına Sabahat YUNUSOĞLU birer konuşma yaptılar. Şiir yarışmalarında öğrenci Özge YAZAR tarafından birinci olan eser okundu. Ardından İl Milli Eğitim Müdürü Osman ŞİMŞEK yaptığı konuşmada; 24 Kasım 1928, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürkün "Millet Mekteplerinin Başöğretmenliği"ni kabul ettiği gündür. Bakanlar Kurulu, Mustafa Kemal Atatürke "Millet Mektepleri Başöğretmenliği" unvanını 11 Kasım 1928de yaptığı toplantıda vermiş ve bu unvan 24 Kasımda Millet Mektepleri Talimatnamesi´nin yayınlanması ile resmileşmişti. Atatürk´ün 100. doğum yıl dönümü olan 1981 yılında, onun "başöğretmen" oluşunun yıldönümlerinde ülke çapında Öğretmenler Günü kutlanmasına karar verildi. Bugün 32.sini kutladığımız öğretmenler günü, aziz vatanımızın her bir köşesinde üstün görev anlayışı ile milletin çocuklarını ve gençlerini çağın ihtiyaç duyduğu eğitim ve öğretim programlarıyla buluşturan ve onlara rehberlik eden öğretmenlerimizin hizmetlerine karşı devletimizin ve milletimizin biz öğretmenleri kalplerinde ve zihinlerde en müstesna yere koyduklarının bir nişanesidir. Değerli öğretmenler, Dünya, tarihte hiç olmadığı kadar hızlı bir değişim ve dönüşüm içindedir. Bu değişimin temel motoru bilimdeki ve teknikteki takip edilemez hızdır. Bilim ve teknolojiye hâkim olan devletler, refah, itibar ve kuvvete sahip olmakta tabir yerindeyse dünya düzenini onlar kurgulamakta, hükümranlıklarını ve sahip oldukları medeniyetlerini diğer toplumlara ya gönüllü ya da zorla kabul ettirmektedirler. Bilim ve teknik üretmek, medeniyet oluşturmak hiç bir milletin ve devletin tekelinde değildir. Hangi milletin, bilim, tefekkür, ahlâk, sanat gibi alanlarda geleceğe dair inançları, ülküleri varsa o milletler eğitim ve öğretim programlarını varmak istedikleri ufka göre şekillendirmişlerdir. Başka bir deyişle bir toplumun bilim, teknik ve medeniyetteki her türlü ilerlemesi toplumun insan kaynaklarını üstün bir eğitim ve öğretim programlarıyla eğitmesi sonucunda oluşur. Toplumların insan kaynaklarını belli bir program çerçevesinde eğiten öğretmenlerdir. Bu anlamda öğretmenlik, dünyanın her yerinde, milletlerin geleceğini inşa eden belki de en önemli ve en onurlu bir mesleğin adıdır. Toplumda telkin gücü en fazla olan öğretmenler, etraflarındaki binlerce hatta milyonlarca genç beynin şekillenmesinden, onlara milli bir ülkü verilmesinden, her öğrencisine sahip olduğu medeniyet tasavvurunu nakşetmek ve örnek insan olmak gibi bir sorumluluğunun sahibidirler. İnsan çok çabuk unutabilen, bütün güzellikleri ve erdemleriyle beraber, yanlışlıklara düşebilen, iyilikleriyle birlikte hataları da olan varlıktır. Bu yüzden onun eğitimi doğumla birlikte başlayıp, çok yönlü olarak ölümüne kadar sürmektedir. Sürekli telkine, sürekli doğruyu-yanlışı öğrenmeye, eğitime ve rehberliğe ihtiyacı vardır. Bu rehberliği ve eğitimi toplumlarındaki insana sürekli hizmet olarak verenlerde öğretmenlerdir.
Kıymetli meslektaşlarım, konuşmamın başında dünya, tarihte hiç olmadığı kadar hızlı bir değişim ve dönüşüm içinde olduğunu ifade etmiştim. Bu hızlı ve dönüşüm bazı kavramların oluşmasına da yol açmıştır. Bu kavramların kanaatimce en önemlisi bilgi toplumu kavramıdır. Bu kavramın içeriğini dolduran toplumlar bilgi toplumu olarak adlandırılmıştır. Tüm gelişmiş ülkelerin gelişmişlik çizgisi incelendiğinde en önemli unsurun, sosyal ve fen bilimlerindeki bilgi ve kavram üretme becerisi olduğu gerçeğidir. Bu nedenle ülkeler ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmelerini sağlamak ve sürdürmek için bilgi birikimlerini artırarak gelişmelerini tamamlamak, bilgiye erişmek, erişilmiş bilgileri kullanmak, yaymak ve bunlardan teknoloji üretmek amacıyla yoğun bir rekabete girmişlerdir. Bu bağlamda bilginin değeri yer altı ve yer üstü kaynakların önüne geçmiştir. Hiç kuşkusuz bu durum, geleneksel okul ve öğretmen rollerinin sorgulanmasına yol açmış ve okul ve öğretmenden beklenen roller yeniden tanımlanmıştır. Bu tanımlamaya göre öğretmenden beklenen yeni rol, öğrencilerine problem çözme, araştırma, sorgulama, etkili iletişim, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, analitik düşünme, yansıtıcı düşünme ve karar verme gibi becerileri kazandıracak öğrenme-öğretme etkinliklerini düzenlemektir. Öğretmen bu etkinlikleri düzenlerken öğrencilerin psikolojik dengelerine, sosyal etkileşimlerine, kültürel eğilimlerinin yanı sıra toplumun ulaşmak istediği hedefleri de dikkate almak zorundadır. Bu da öğretmenin kendi alan bilgisinin yanı sıra diğer mesleki yeterliliklerinin de en üst seviyede olması gerektiği gerçeğinin altını çizmektir.
Öğretmenlik mesleği diğer mesleklerde olduğu gibi kesin çizgilerle sınırları ve kuralları belirlenebilecek bir meslek değildir. Öğretmenliğin evrensel bazı kuralları olmakla birlikte bütün toplumlar ve ülkelerde uygulanabilecek genel kabul görmüş standartları bulunmamaktadır. İşte öğretmenliğin bir sanat olduğu bu temel yaklaşımın sonucudur. Onun için kendine öğretmen sıfatını yakıştıran her kişi öncelikle sen bakmasını bil de dikende gül gör! Dikensiz gülü herkes görür diyen Mevlana gibi bakış açısına sahip; Bir kez gönül yıktınsa, Bu kıldığın namaz değil, Yetmiş iki millet dahi, Elin yüzün yumaz değil diyen Koca Yunus gibi gönül yapıcı; Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor; Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor diyen Yahya Kemal Beyatlı gibi vatan sevdalısı ; Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? şaşarım! diyen Akif gibi hürriyet tutkunu; hayatta en hakiki mürşit, ilimdir, fendir diyerek bizlere muasır medeniyeti yakalamak ve onu geçmek gibi bir hedef gösteren Başöğretmen Atatürk gibi bir ülkü insanı olmalıdır.
Konuşmama Büyük Önder Atatürkün şu sözleri ile son veriyorum. Lütfen bugünün evlatlarını yetiştirin, onları memlekete, millete, faydalı uzuvlar yapınız; bunu sizden istiyorum ve rica ediyorum.dedi.
Hatay Vali Yardımcısı Fahrettin GÖNCÜnün konuşmasından sonra, mesleğe yeni başlayan öğretmenlerin yemin töreni, emekli öğretmenlere Hizmet Şeref Belgelerinin verilmesi, resim, şiir ve kompozisyon yarışmalarında dereceye giren öğrencilere ödüllerinin verilmesine müteakip program sona erdi.