Hatay/Dörtyollu ve MHP Lideri Bahçeli’nin Dış Politika-Strateji Danışmanı Prof.Dr. Celalettin Yavuz, 5 Kasım 2016 günü Ankara’da Türk Akademisi TASAV’ın “Suriye İç Savaşının Dinamikleri ve Mağdur Edilen Türkmenler” başlıklı panelinde “Fırat Kalkanı Harekâtı ve Türkiye’nin Güvenliği” başlıklı sinevizyon sunumlu bir konuşma yaptı.
Panel, MHP İstanbul Milletvekili ve TASAV Başkanı İsmail Faruk Aksu’nun açış konuşmasıyla başladı ve iki ayrı oturumla cereyan etti. Bir zamanlar Ankara Milletvekili ve MHP Genel Başkan Yardımcısı da olan emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı’nın panel yöneticisi olduğu ikinci oturumda Fırat Kalkanı harekâtının özellikle Suriyeli Türklerin yeni Suriye’de tekrar yerlerine yurtlarına dönebilmelerinin tapusu olduğunu söyleyen Prof.Dr. Yavuz’un konuşmasından bazı bölümler şöyledir. “Fırat Kalkanı Harekâtı’nın Yararları şöyle sıralanabilir: a. Kasım 2015 “Rus uçağı Krizi”nden sonra ilk kez TSK Suriye’ye hava harekâtıyla da girmiştir. Esad rejiminin itirazı sınırlı olmuştur. b. Bu harekâtla Türkiye, uçak kriziyle çok uzaklaştığı “Suriye’nin geleceğindeki masada yer alma” konusunda da önemli bir yer kazanmıştır. · Halen iyileştirilmekte de olan Türkiye’nin sınır güvenliği
· Suriye Türklerinin geleceği
· Savaş sonrası yeniden yapılanmada Türk firmalarına imkânlar.
c. TSK, FETÖ darbe girişimiyle önemli ölçüde yitirmiş olduğu psikolojik gücünü tekrar kazanma ve tamir dönemine başladı.
d. Esad rejimiyle uzlaşma zemini için önemli bir adımdır.
e. Esad rejimiyle uzlaşma sağlanabilirse, TSK Mare Hattı’nın belli bir bölgesinde “Güvenlik Şeridi” de oluşturabilir. Bu durumda;
· PKK-PYD’nin terör koridoru önlenir.
· PKK ve IŞİD’le mücadelede yarar sağlar.
f. El-Bab’ın da ele geçirilmesiyle Halep’te ateşkes sağlandığında Türkiye’nin sınır illerinin ekonomisinde canlanma yaşanır.”
Prof.Dr. Yavuz Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’ye Rakka’ya birlikte harekât yapmayı teklif etmesi üzerine şu soruları sıraladı: “Cumhurbaşkanı Erdoğan bu teklifi yaparken Genelkurmay Başkanlığına ve Dışişleri Bakanlığı’na danışmış mıdır? ÖSO, en azından 150 km’lik hattı koruyabilecek sayısal güce sahip midir? Rakka’ya Türkiye adına hangi kuvvetlerle girilecektir? ÖSO’nun hem Cerablus-Azez hattında kontrolü sağlayıp ilerlemesi, hem de aynı zamanda Rakka’ya kara harekâtı yapması mümkün değildir. Hal böyle iken Rakka’ya TSK unsurlarının girmesi mi düşünülmektedir? Eğer böyle ise TSK tarafından planlama yapılmış mıdır? Zayiatın neler olacağı hesaplanmış mıdır? Rakka, doğrudan Türkiye’ye tehdit değilken ABD, PYD-YPG ile girecek diye TSK’yi gereksiz yere ABD’nin maşası olarak Rakka’ya sevk etmenin yaratacağı can kayıpları yanında, sonunda ne gibi siyasi hedefler güdülmektedir? Bu harekâta katılma halinde “Fırat’ın doğusundaki PYD-YPG”nin terör kuşağında Türkiye lehinde ne gibi değişiklikler yapılacaktır?”
Yavuz Hoca’nın son sözü “Diplomasi ciddi ve hayatidir. Bu alanda kişilerin değil, devletin ortak aklı kullanılmalıdır!”